11 Mart 2012 Pazar

Kırk Yıl Hatırlı Kahve Olur mu?

 

Bin yıllarında Habeşistan´da (Etiyopya) başladı kahvenin hikayesi.O yıllarda ekmeğe karıştırıldığından, suyunun kaynatılarak içildiğinden ve bunun beş asır sürdüğünden bahseder bazı kaynaklar.Sonrasında Arap yarımadasına yayılacak ve kahveyi işleyerek içenler yaklaşık üçyüzyıl sonra Yemen´deki bir sufi tarikatı olacaktır.



İstanbul´un kahveyle tanışması ise Kanuni Sultan Süleyman zamanını bulur.Saraydan konaklara ve ardından tüm İstanbul´a yayılan kahve, Venedikli tüccarlar tarafından İstanbul´u ziyaretleri sırasında keşfedilip avrupaya götürülecek ve sonradan coffee, café vb. adlar alacaktır.

Adını Habeşistan´ın “Kaffa” bölgesinden alan kahvenin hikayesi kültürümüzde de birçok alanda “sağlam” yer edinmiştir kendisine.

“Kahvelerim pişti gel,
Köpükleri taştı gel
İyi günüm dostları
Kötü günüm geçti gel”

diyen Abdülbaki Gölpınarlı´nın satırlarından, “ Bir fincan kahve olsam kırk yıl hatırım vardı” sözleriyle sarkılara kadar varan sarsılması güç bir saltanatın sahibi olmuştur kahve.

Hikayenin tam da burasında düşünmeye başladım: Bu hatır nasıl birşeydir ki kahvede bulunsun? Kahvesiz hatır olmuyor mu? Nedir bunun sırrı?.

Efendim marifet kahvede değil elbette! Yapanda ve içende.

Kırk yıllık hatırı olan kahve mi olurmuş? Sen hatırşinassan olur efendim yoksa sirke de bir sana şerbette! Her kahvenin ayrı bir tadı olması da bundandır, yoksa kahve Yemenden de gelse yaranamaz kimseye.



Sevdiğinin elinden içtiğin kahvenin tadı da başkadır elbet, lakin sen huysuzsan, Leyla kahveyi Yemen´den de getirse kar etmez sana. Oysa aşktan gözün görmüyorsa kimseyi Leyla´yı isterken içtiğin tuzlu kahveyi de dert etmezsin.
Yani marifet kahvede değil diyorum ısrarla!

Birkaç kimya hesabıyla, sarhoşken seni uyandıranın kahve olduğunu zan´nedersin.Bu da bir zan´dan öteye gitmez bence.Neden mi? Sen uyandım dersin, oysa sarhoş olana kadar içerken en derin uykuna dalmışsındır! Zaten o kimya hesabıyla, uyandığın andan itibaren de ikinci uykuna dalarsın.Oysa binlerce yıl önce dervişler sabah namazlarında uyumamak için içerlermiş kahveyi.

Sen şimdi dervişin uyanıklığının sebebini de kahve zan´nedersin.Zannetme bence! Ne de “marifetliymiş” şu kahve düşünsene!

Yine de bana bakmayın derim, İtalyan icadı tiramisunun içindeki 3-5 kaşık kahveden başka kahve içmeyen ama buna rağmen 2856 km. yoldan en ince fincan takımını “hatır” için getirip başköşeye oturtan biri kahve hakkında ne diyebilir başka?
Toparlarsak ki, pek toparlanacak gibi görünmese de kahve bahsini, sonunda şunu söyleyecegim sanırım:



Gönlünüzü hoş tutun ve sevgi hanesini köpürtün yoksa kahveniz köpüklü olmuş, Yemen´den gelmiş yandan çarklıymış kimene? (yandan çarklı :kahvenin sade yaptırılıp şekerinin yanına koydurulması hali) Zaten ne niyetim ne de marifet, kahve peykesinde aleme nizam vermekte değildir elbet!

Afiyetle için sohbetinize “bahane” olsun, ferah kahveleriniz olsun efendim.


Funda Yüce Gomez Solis
© 2011 benimyemekkitabim.com - Tüm hakları saklıdır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder