29 Mayıs 2011 Pazar

Demleyelim Çayları Efendim


Demleyelim Çayları Efendim
Çinliler, “gerçek çay tatmakla siz hayatın lezzetini tatmış olursunuz” diye sanırım boşuna söylememişler.
Bu sefer sözü çok uzatmadan yazmayı başarabilirsem, size çay demletmeye niyetim var.Yanında demleyecek sohbetiniz de varsa ne ala ama kimse için değil kendiniz için size bunu yaptırtmaya meylettim.Kimseniz yoksa bile çayınız var işte deyipte gülümsetebilmeye J

Biraz hatırlatmaya içinizdeki sesi, sadece dinlemek değil anlayabilmek için de karşınızdakinin sözlerini, eşlik etsin diye çayı seçtim, o en eski terketmeyen sevgilinizi.
5000 yıllık çay tarihini anlatan efsanelerle içinizi bayıltmak istemem ama söylemeliyim ki, hangi taşı kaldırsam altından Çinliler çıkıyor J Bazı kaynaklar, çayın ortaya çıkışıyla ilgili olarak Hindistan ve Japonya hakkında efsanelere yer veriyorsa da yaptığım araştırmalardan sonra edindiğim kanaat, çayın Çin´de ortaya çıktığı yönündedir.Bu çokmu önemlidir? Bana sorarsanız hayır! Makarnayı da onlar buldular ama İtalyanlar geliştirdiler.Doğrusunu söylemek gerekirse tam da bu noktada hep söylemek istediğim birşeyi paylaşmadan geçemiyeceğim. Kimin neyi bulduğundan çok, sizin o bulunan şeyi nasıl yaptığınız daha önemlidir ve önemli olmalıdır.Ayrıca siz birşey bulabildiniz mi? bu da işin diğer can alıcı kısmıdır J


Bakınız konu nereye gitti yine.Ama bana hak vereceğinizi umuyorum çünkü hayatının yaklaşık 25 yılını çay içmeden geçirmiş (tamam bazen içtim J) birisinin çay demletmeye çalışması çok ta kolay olmasa gerek.Evet yine itiraf zamanı doğru okudunuz neredeyse bu kadar yıl sabah kahvaltısında su içtim ben J ya da meyve suyu ve ne varsa…Ama hani o çayı böyle ahenkli ahenkli demleyipte yemekten sonra içenlerden, çayla kahvaltıyı şenlendirenlerden olamadım.

1986 yılında ki Çernobil reaktör kazasıyla açıldı benim çayla aram.Sonra bununla da kalmadı, abimin birgün üstüme yanlışlıkla çayı dökmesi de başka bir travmaydı sanırım J Bunu ona hiç söylememiştim ama bütün gece uyuyamamıştım acıdan J
Geçen onca yıla rağmen aramız düzeleceğine gittikçe açıldı.Çay içmediğiniz zamanlarda aramamaya başlıyorsunuz.Bir süre sonra bu durum, çay içsemde olur içmesemde halini alıyor.Bunu günde nerdeyse 10 bardak çay içen tiryakilere anlatmaya kalkarsanız yüzünüze anlamsızca bakarlar.
Herşey değişiyor işte.Bende değiştim diyemiyorum ama çayı, simdi daha çok sevmeye başladığımı söyleyebilirim.En azından bitki çaylarıyla başladım.Naneli yeşil çay bu ara favorim. Mesela bir semaver edinmeye niyet ettim.Semaverde çay keyfi neymiş tecrübe etmeye.
Çayın yüzlerce yararı var, bir o kadar da çeşidi ki onları sağlık köşesinde yazmak daha doğru olur.Ben yine çok konuşmayayım ve bence siz gidip bir çay demleyin.Bugün geç olduysa yarın yapın.Yanına ister kek yapın ister sohbetinizi ekleyin. Ya bir selamını alın dostunuzun yada  dalın manzaraya geçmişe yolculuk yapın.Belki balkonda, kapı önünde komşu sohbetinize konuk edin çayınızı yada çıkın çay bahçesinde denize karşı için .Deniz yoksa dağlara dalıp gidin. Belkide karadenizdedir okuyan böyle bir manzara da…keyfini çıkarın.
Durun artık biraz ve dinleyin hayat ne diyor…
Çinli bir şair der ki; “Çayın ilk fincanı dudaklarımı ve ağzımı ıslatır, ikincisi yalnızlığı siler üçüncüsü içimdekileri açığa çıkarır”
Demleyin çayları o zaman dostlar dökün ne varsa içinizde haydi J bende çaycıyım bundan böyle… J
Sevgiyle kalın efendim

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder